22 Mart Dünya Su Günü!

İklim değişikliği su kaynaklarını tehdit ediyor!

Su kaynakları süratle azalıyor!

Su kaynaklarının süratle azaldığını ve gerekli tedbirler alınmadığı takdirde önemli su kıtlıklarının yaşanabileceğini belirten uzmanlar, su kıtlığına karşı suyun verimli kullanılması; bulaşıkların makinede yıkanması, bulaşık ve çamaşır makinelerinin tam dolmasının beklenmesi, banyo sırasında suyun boş yere akıtılmaması, muslukların tamir edilmesi üzere tedbirlerin alınabileceğini söylüyor. 

Su kıtlığı ile gayret etmek ve su kaynaklarını korumak için kapsamlı ve çok istikametli stratejilerin hayata geçirilmesinin kaide olduğunu kaydeden Etraf Sıhhati Kısmından Öğr. Gör. Tuğçe Yılmaz Karan, “Bu stratejiler, herkesin su tasarrufu yapmasını teşvik ederken, tıpkı vakitte alternatif su kaynaklarının geliştirilmesine de odaklanmak formunda olmalıdır. Böylelikle gelecek kuşaklara daha yeşil, daha sağlıklı ve su açısından güçlü bir dünya bırakmanın mümkün olabileceği umut edilmektedir.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Etraf Sıhhati Kısmından Öğr. Gör. Tuğçe Yılmaz Karan, 22 Mart Dünya Su Günü hasebiyle iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki tesirlerini kıymetlendirdi.

Tatlı su olmadan birçok canlı tipi yok olma tehlikesi ile karşı karşıya

Dünyanın 2/3’ü suyla kaplı olduğunu ve yerkürede bulunan suyun yüzde 97.5’inin okyanuslardaki tuzlu su olduğunu hatırlatan Öğr. Gör. Tuğçe Yılmaz Karan, “Geriye kalan yüzde 2.5 oranındaki tatlı suyun büyük bir kısmı ise kutuplarda bulunmaktadır. Yer altı suları ve yüzey suları insanların içme ve kullanma suyu olarak temin edebildikleri sular olup bunların da ölçüsü ve kalitesi yıldan yıla, iklime, nüfusa yahut muhtaçlığa nazaran değişmektedir. Bu yüzden dünya genelindeki su kaynakları büyük bir ehemmiyete sahiptir. Zira hepimizin bildiği üzere tatlı su olmadan birçok canlı tipi yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır ve hatta yok olmaktadır.” dedi.

Her damla su, insan hayatında geri dönüşü olmayan kayıplara yol açabilir!

Tatlı su kaynaklarının bu kadar az olmasının, kaynakların korunması, geri kazanılması ve geliştirilmesi gerekliliğini gösterdiğini söz eden Karan, “İhtiyaç duyulan suyun büyük bir kısmını göller ve ırmaklar sağlıyor. Lakin, yer üstü tatlı su kaynakları, toplam suyun sırf yüzde 1’ini oluşturuyor. Dünya genelinde hem yüzeydeki hem de yeraltındaki su kaynakları günümüzde önemli formda azalmış durumda. Beşerler, su kaynaklarının tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuz bu devirde, güya sınırsız bir su kaynağına sahipmişçesine fikirsizce ve savurgan bir biçimde su kullanmaya devam ediyor. Halbuki her damla suyun insan hayatında geri dönüşü olmayan kayıplara yol açabileceğinin farkına varmamız gerekiyor.” diye konuştu.

Gelecekte su kıtlığı yaşanmaması için hangi tedbirler alınabilir?

İklim değişikliğinin yol açtığı sıcaklık artışı ve değişen yağış sistemlerinin, su döngüsünü olumsuz etkilediğini lisana getiren Karan, “Bu durum, birçok bölgede kuraklık yahut çok yağış üzere ekstrem hava olaylarının sıklığını artırarak su kaynaklarının hem kalitesini hem de ölçüsünü azaltıyor. Gelecekte su kıtlığı yaşanmaması için çeşitli tedbirler alınabilir ve bu tedbirlerin su kıtlığını yaşamaya başlamadan, vakit kaybetmeden hayata geçirilmesi gerekiyor. Su kıtlığına karşı suyun verimli kullanılması; bulaşıkların makinede yıkanması, bulaşık ve çamaşır makinelerinin tam dolmasının beklenmesi, banyo sırasında suyun boş yere akıtılmaması, muslukların tamir edilmesi, tek kullanımlık plastiklerin azaltılması, atık suyu arıtmak, alt yapı çalışmalarını desteklemek üzere tedbirler alınabilir.” formunda konuştu.

Sudaki kirlilik kolera üzere hastalıklara neden oluyor

Suyun kirlenmesi, suda hastalığa yol açan mikroorganizmaların, yani patojenlerin varlığı manasına geldiğini kaydeden Karan, şöyle devam etti:

“Bu patojenlerin neden olduğu hastalıklar ortasında kolera, tifo, ishal, çocuk felci, amipli dizanteri, sarılık ve tifo üzere önemli rahatsızlıklar bulunmaktadır. Patojenlere bağlı hastalıkların yanı sıra, sudaki kirlilik teneffüs yolu hastalıklarına, kansere, nörolojik bozukluklara ve kalp-damar hastalıklarına da yol açabilir. Örneğin, petrol sızıntıları beşerler için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Sudaki ağır metaller deniz eserlerine geçebilir ve bu canlıları tüketen insanlarda ağır metal birikimine bağlı olarak nörolojik hastalıklar görülebilir.”

Su kirliliği ekosistemde önemli hasarlara yol açıyor

Su kirliliğinin, su ekosistemlerinde önemli hasarlara yol açarak biyolojik çeşitliliğin azalmasına, besin zincirlerinde değişikliklere ve su canlılarının vefatına neden olduğunu da anlatan Karan, “Kirleticiler suyun pH istikrarını bozduğunda, ırmaklardaki balıklar ve başka su canlıları büyük bir risk altına girmektedir. Bu durumdaki suyun tarım sulamasında yahut içme suyu olarak kullanılması ise insan sıhhatini tehlikeye atabilir. Ayrıyeten, ziraî atıklardan kaynaklanan besin kirliliği, sucul ortamlarda ziyanlı alg patlamalarını tetikleyerek oksijen düzeylerinin düşmesine ve önemli çevresel meselelere yol açabilir. Tüm bu aksilikler, besin kaynaklarını etkileyerek besin kıtlığına ve önemli ekonomik kayıplara neden olabilmektedir.” dedi.

Mikroplastik kirliliğinin önüne geçilmeli!

Plastik ve mikroplastik kirliliğinin, su kaynaklarını tehdit eden kıymetli bir sorun olduğunu da kaydeden Karan, “Plastik eserler ve atıklar, vakitle doğal aşınma ve çeşitli atmosferik tesirlerle parçalanarak büyük plastiklerin küçük kesimlere dönüşmesine ve mikroplastiklerin oluşmasına yol açmaktadır. Bu küçük plastik parçacıklar suya karışarak su kaynaklarında dağılabilmekte, su kaynaklarının ve ekosistemlerin kirlenmesine ve çeşitli çevresel sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, plastik atık idaresi, geri dönüşüm ve plastik tüketiminin azaltılması üzere tedbirler alınarak mikroplastik kirliliğinin önüne geçilmeye çalışılmalıdır.” tabirinde bulundu.

Pestisitler suya karıştığında sucul ekosistemleri bozuyor

Günümüzde ziraî faaliyetlerin sürdürülebilirliği açısından su kıtlığının sorunu giderek daha büyük bir değer kazandığının da altını çizen Karan, “Tarım dalının su tüketimi, global tatlı su kaynaklarının kıymetli bir kısmını oluşturmakta ve bu durum, bilhassa su kaynaklarının hudutlu olduğu bölgelerde önemli tasalara yol açmaktadır. Bu nedenle, su kullanımının aktif bir halde yönetilmesi ve su tasarrufu tekniklerinin uygulanması, gelecekteki ziraî üretimin sürdürülebilirliği için büyük bir değere sahiptir. Tarım faaliyetleri, su kirliliği üzerinde de kıymetli bir tesire sahiptir. Tarımda kullanılan kimyasal gübreler, pestisitler ve çok sulama, su kaynaklarını önemli halde kirletebilmektedir. Kimyasal gübreler ve pestisitler suya karıştığında sucul ekosistemleri bozmakta, su altı hayatını olumsuz etkilemekte ve su kaynaklarının kirlenmesine neden olmaktadır. Bu durum, suyun kimyasal bileşimini değiştirerek sucul hayatı ve insan sıhhatini olumsuz tarafta etkilemektedir.” dedi.

Su kıtlığı meselesini hafifletecek stratejiler insanlık için hayati değer taşıyor

Su kıtlığının, günümüz dünyasının karşı karşıya olduğu en önemli çevresel sıkıntılardan biri haline gelmiştir ve bu sorunu hafifletecek stratejilerin belirlenmesi ve uygulanmasının, insanlık için hayati değer taşıdığını anlatan Karan, “Özellikle kuraklık riski taşıyan bölgelerde su tasarrufu ve verimli kullanımı, kıtlığın tesirlerini azaltmak için kritik adımlar ortasında yer almaktadır. Bireylerin ve toplumların, su kullanımı alışkanlıklarını gözden geçirmeleri gerekmektedir. Lokal idarelerin su idaresi siyasetlerinde, su kıtlığına yönelik tedbirler alınması ve bu hususta toplumun bilinçlendirilmesi çalışmaları da ehemmiyet arz etmektedir. Atık su arıtma sistemlerinin geliştirilmesi, arıtılan suların tarım ve endüstride tekrar kullanımı, suyun geri dönüşümüne imkan tanıyarak suyu daha verimli kullanmayı sağlamaktadır. Bununla birlikte, yağmur suyunun toplanması ve depolanması üzere prosedürlerde, su rezervlerinin korunmasına ve doğal kaynakların daha efektif kullanımına katkıda bulunmaktadır.” diye konuştu.

Gelecek jenerasyonlara daha yeşil, su açısından varlıklı bir dünya bırakmak mümkün mü?

Su kıtlığı ile gayret etmek ve su kaynaklarını korumak için kapsamlı ve çok taraflı stratejilerin hayata geçirilmesinin kural olduğunu da söyleyen Karan, “Bu stratejiler, herkesin su tasarrufu yapmasını teşvik ederken, birebir vakitte alternatif su kaynaklarının geliştirilmesine de odaklanmak halinde olmalıdır. Böylelikle gelecek jenerasyonlara daha yeşil, daha sağlıklı ve su açısından varlıklı bir dünya bırakmanın mümkün olabileceği umut edilmektedir.” halinde kelamlarını tamamladı.